Koronavirüs ailesinden olan şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2 (SARS-CoV-2), 2019 Aralık ayının sonunda Çin’in Wuhan kentinden başlayarak hızla tüm dünyaya yayılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından “küresel salgın” olarak ilan edilen ve kaynağı henüz netlik kazanmamış olan virüsün en önemli özelliği hızlı bir şekilde damlacık yoluyla yayılmasıdır.
Bu özelliği sayesinde kısa süre içerisinde geniş kitleleri etkilemiş ve dünyanın birçok ülkesinde binlerce ölüme neden olmuş, olmaya da devam etmektedir.
Koronavirüsler insanları ve çeşitli hayvan türlerini enfekte edebilen RNA virüsleridir. Koronavirüslerin alfa, beta, gamma ve delta olmak üzere dört farklı cinsi vardır. Alfa ve beta koronavirüs insanları enfekte edebilirken, gamma ve delta koronavirüs sadece hayvanları enfekte edebilmektedir.
COVID-19 hastalığına sebep olan “SARS-CoV-2” adlı yeni tip koronavirüs canlıların vücuduna göz, burun veya
ağız yoluyla girmekte ve organizmaya giren virüs akciğer gibi solunum yolunda bulunan “ACE2 reseptörü” aracılığıyla hücrelere yapışmaya çalışmaktadır. SARS-CoV-2’nin neden olduğu hastalık Koronavirüs hastalığı-19 (COVID-19) olarak adlandırılmıştır. COVID-19 ismi “CO” ve “VI” koronovirüsten, “D” ingilizcede hastalık anlamına gelen “disease” kelimesinden, 19 ise vakaların görülemeye başlandığı 2019 yılından gelmektedir.
Bu kitapta COVID-19 hastalığının farklı boyutları çok değerli öğretim üyelerimiz tarafından kaleme alınmıştır.
Tüm yazarlarımıza, bu zor ve stresli dönemde verdikleri katkılarından dolayı teşekkür ediyor, kitabımızı COVID-19 ile savaşırken kaybettiğimiz tüm sağlık çalışanlarına adıyoruz…
Kitabı okumak ve indirmek için tıklayınız.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), Covid-19 pandemisi sonrası normalleşme sürecinde karayolu, demiryolu ve deniz yolu kullanımında dikkat edilmesi gerekenler konusunda geniş bir tavsiye listesi hazırladı. Hem araç kullanıcıları hem de yolcuları kapsayan tavsiyeler yolculuğun tüm aşamalarını kapsıyor.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği TÜSAD, bayram için sevdiklerini ziyaret etmeye gidecek vatandaşlar için bir tavsiye listesi hazırladı. Araç kullanıcılarından yolculara, mola yerlerinden yeme-içme alanlarına kadar geniş bir yelpazede sunulan tavsiyeler, koronavirüs salgını ile mücadelede büyük önem taşıyor. TÜSAD Mesleki ve Çevresel Akciğer Hastalıkları Çalışma Grubu’nun hazırladığı dikkat edilecekler listesinde şunlar yer alıyor:
ARAÇ İÇERİSİNDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR
TERMİNALLERDE VE MOLA YERLERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
YEME-İÇME KONULARINDA ÖNEMLİ UYARILAR
Kurban Bayramı içinde TÜSAD tarafından hazırlanan rehberi okumak için tıklayınız.
Bildiğiniz gibi Covid-19 salgınında en başarılı ve kısa sürede salgını kontrol etmeyi başaran Güney Kore’dir.
Uzmanlar, iyileşmiş hastalarda yapılan testlerin yeniden enfeksiyon değil yanlış pozitif bulduğunu söylüyor.
Güney Kore’nin bulaşıcı hastalık uzmanları Perşembe günü yaptığı açıklamada, ölü virüs parçalarının burada yeni koronavirüs günlerinde ve hatta tam iyileşmeyi işaretledikten sonraki haftalar için tekrar pozitif test çıkması 260’dan fazla insanda olası neden olduğu söylenmiştir.
Yapılan testler ölü virüsün ribonükleik asidini tespit ettiğini söylemişlerdir.
COVID-19 tanısı için kullanılan PCR testlerinde veya polimeraz zincir reaksiyon testlerinde virüsün ister canlı bir virüsten, ister iyileşmiş hastalardan aylarca sürebilen ölü virüs hücre fragmanlarından olsun genetik materyallerinin test sırasında çoğaldığını saptamışlardır.
PCR testleri virüsün canlı mı yoksa ölü mü olduğunu ayırt edemediğini belirtmişlerdir.
Ulusal Tıp Merkezi, Pazar günü itibariyle, Kore’de 263 kişinin virüssüz ilan edildikten sonra tekrar hastalık için pozitif test ettiğini, bunun 17’sinin küçük veya genç olduğunu söyledi.
Solunum epitel hücresinin yarı ömrü üç aya kadar sürer ve hücredeki RNA virüsü, hücrenin ortadan kaldırılmasından bir ila iki ay sonra PCR testi ile tespit edilebilir.
Komitenin bulguları, Kore Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri tarafından, tekrarlanan hastaların bulaşıcılığın çok az olduğu veya hiç olmadığı yönünde daha erken bir değerlendirme olduğunu doğruladı.
Komite, COVID-19’un nüksetme nedeni olarak yeniden etkinleştirilmesini reddetti ve hastaların geliştirdiği antikorlar nedeniyle yeniden enfeksiyon oluşma olasılığının çok az olduğunu veya hiç olmadığını söyledi.
“COVID-19’un yeni bir virüs ürettiği süreç sadece konakçı hücrelerde gerçekleşir ve çekirdeğe sızmaz. Bu kronik enfeksiyona veya nükslere neden olmadığı anlamına geliyor ” şeklinde yorumlanmaktadır.
Yazının orjinal halini okumak için tıklayınız.
Covid-19 salgını nedeni ile yaklaşık 1 aydır evlerimizdeyiz. Nedense hep elimiz yiyecek ve içeceğe gidiyor. Ramazan ayının gelmesi ile bu durumda bir düzenleme yapmamız gerekiyor. Çünkü beslenme ve yaşam şeklinin değiştiği bir ay içerisindeyiz.
Özellikle öğün ve beslenme şeklimiz, besin türü (ramazanda sanki daha çok çeşit oluyor), sıvı tüketimi ve en önemlisi de uyku düzenimiz değişiyor. Bağışıklık sistemimiz içinde beslenme, egzersiz ve uyku üç saç ayağı gibi temel unsurlar. Özellikle ramazan ayında bu üç unsurda fazlasıyla etkilenecektir.
Covid-19 salgını gerçeğini de hesaba katarsak bu durum daha da ciddi bir hal almaktadır. Özellikle bu üç temel unsuru yaşam tarzımız haline getirip herkes kendi şahsi hayatında bunları ritüel haline getirmezse çok başarılı olunabileceğini sanmıyorum.
İlk olarak beslenmeyi ele alırsak; yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az 2 öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak gerekir. Sahuru yatmadan geç saate yiyerek ve sıvı alarak yatmanın çokta uykunuzun bölünmemesi açısından faydası olmayacaktır. Çünkü iftar sonrası en az ki burada hareketsiz olduğumuzu da hesaba katarsak 4-5 saat gibi bir süre sindirim için gerekmektedir. O yüzden gece 01:00 gibi sahur yapıp yattığınızda yeteri kadar yemek yiyemeyeceğiniz gibi sindirim tamamlanmadığı için ve fazla miktarda alacağınız sıvı için gece uyku kaliteniz düşecek ve sık uyanmalar olacaktır. O yüzden sahuru vakit çıkmadan önce yapmak sağlık açısından daha uygundur. Ayrıca kan şekerinin de uzun açlık döneminde daha fazla düşeceği unutulmamalıdır. Sahura hiç kalkılmadığı durumda ise kan şekerinin regülasyonu tamamen bozulacaktır. Bu da günlük performansınızı çok etkileyecektir. Özellikle yorgunluk, halsizlik ve baş ağrısı ile mücadele etmek durumunda kalabilirsiniz.
Sahurda süt, yoğurt, peynir, yumurta, tam tahıllı ekmekler gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılabilir ya da çorba, zeytinyağlı yemekler, yoğurt ve salatadan oluşan bir öğün tercih edilebilir. Gün içerisinde aşırı acıkma problemi olanların midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktiren kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı gibi yemekleri tüketmesi; aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemekler ile hamur işlerinden uzak durulması uygun olacaktır.Bu durumun aksine eğer sahur öğünü, ağır yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı ve kilo alma riski artmaktadır.
İftar sofraları için hazırlanan yiyecekler ve bunların tüketim miktarları bir diğer konumuz. İftar sofralarında bir insana yetecek yemeğin 2-3 kat fazlası bulunabilmektedir. İftarda kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir. Çok hızlı yemek yendiğinde bu süre zarfında fazla miktarda, enerjisi yüksek besinler yenilir ve bu durum hem sağlık açısından risk oluşturabilir hem de ilerleyen günlerde kilo alımına zemin hazırlayabilir. Beyin doyma emrini yemekten 15-20 dakika sonra verir. Burada ritüel demiştim, çorba içip ara verirseniz sofraya tekrar oturduğunuzda daha az yediğinizi göreceksiniz.
Sıvı tüketimi ise genelde dikkat etmediğimiz bir diğer husus.
Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Sıcaklıkların etkisiyle artan terleme ile birlikte yeterince sıvı alınmazsa su ve mineral kaybı sonucu, bayılma, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık problemleri yaşanabilmektedir.
Günde ortalama en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) su içmeye, bununla birlikte Ramazan ayında sıvı ihtiyacını da karşılayacak ayran, taze sıkılmış meyve-sebze suları, sade soda vb. sık sık tüketmeye özen gösterilmelidir.
Oruç tutanlar için beslenme önerileri
Gelelim Egzersiz kısmına.
Bununla ilgili karantina günlerinde çok fazla alternatifimiz olmadığı için bundan önce sizler için hazırladığımız evde yapılabilecek egzersizlere bir göz atmalısınız.
Son olarak ta uyku düzenimize bir bakalım
Ramazan ayında sahur olduğu için yaklaşık 1 saat uyku bölünmesi meydana gelecektir. Aktif çalışanların sabah mesai kavramını da göz önüne alarak, biraz daha erken saatte uyumaları gerekmektedir. Bu şekilde sahur sonrası da 1-2 saatlik uyuma ile günlük yeterli miktarda uyku alınabilir. Tabi burada yukarıda bahsettiğim iftar ve sahurda çok fazla besine ve sıvı tüketimi uyku kalitesini olumsuz etkileyecektir. Bunun için önce sizler için hazırladığım karantina günlerinde uyku ve uyku hijyeni yazıma bir göz atmalısınız.
Covid-19 Laboratuvar Testleri
Yeni koronavirüs SARS-CoV-2 yeni ortaya çıkan bir virüstür. Enfekte hastada antikor yanıtı büyük ölçüde bilinmemektedir ve antikor testinin klinik değerleri tam olarak kanıtlanmamıştır.
SARS-CoV-2 enfeksiyonu olan toplam 173 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaneye yatış sırasında toplanan seri plazma örnekleri (n = 535), SARS-CoV-2’ye karşı toplam antikorlar (Ab), IgM ve IgG açısından test edildi. Antikorların hastalık ilerlemesi ile dinamikleri analiz edildi.
173 hastadan Ab, IgM ve IgG serokonversiyon oranı sırasıyla% 93.1,% 82.7 ve% 64.7 idi. 12 hastada negatif antikor bulgularının nedeni, hastalığın sonraki aşamasında kan örneklerinin eksikliğinden kaynaklanabilir. Ab, IgM ve daha sonra IgG için medyan serokonversiyon süresi ayrı olarak gün-11, gün-12 ve gün-14 idi.
Antikorların varlığı, başlangıcından itibaren 1 hafta içinde hastalar arasında <% 40 idi ve başlangıçtan sonraki 15. günden bu yana hızla % 100.0 (Ab), % 94.3 (IgM) ve % 79.8’e (IgG) yükseldi.
Buna karşılık, RNA saptanabilirliği, 7. günden önce toplanan numunelerde% 66.7’den (58/87) 15-39. Gün boyunca% 45.5’e (25/55) düştü.
RNA ve antikor bulgularının birleştirilmesi, başlangıçtan beri 1 haftalık erken evrede bile (p = 0.007) COVID-19 için patojenik tanı duyarlılığını önemli ölçüde geliştirdi (p <0.001). Ayrıca, daha yüksek bir Ab titresi bağımsız olarak daha kötü bir klinik sınıflandırma ile ilişkilendirilmiştir (p = 0.006).
Semptomlar Başladıktan Sonra Tanı Testleri Duyarlılığı | |||
Semptom başladıktan günler sonra | |||
SARS CoV-2 Testleri | 1-7 | 8-14 | 15-39 |
RT-PCR ile RNA düzeyi | % 67 | % 54 | % 45 |
Total Antikor | % 38 | % 90 | % 100 |
Immünglobulin M | % 29 | % 73 | % 94 |
Immünglobulin G | % 19 | % 54 | %80 |
Makalenin orjinal halini okumak ve indirmek için tıklayınız.
COVİD 19’la Mücadelede Evde Egzersizin Önemi
Hepimizin bildiği gibi COVİD-19 pandemisi tüm dünya üzerinde olduğu gibi ülkemizde de etkisini göstermektedir. Henüz bir aşı veya tedavi geliştirilmediği için bu pandemi ile mücadelede en etkili yolun ‘’Korunma’’ olduğu bildirmiştir. Virüsten korunmak ve vücudun savunma mekanizmasını güçlendirmek için;
Aktivite azlığı veya hareketsizliğin, tüm yaş grubu bireylerde, özellikle yaşlılarda kronik hastalıkların ortaya çıkmasında en önemli risk faktörlerinden biri olduğu belirtilmiştir. Yapılan araştırmalar, fiziksel aktivite düzeyi ile sağlıklı olma arasında çok yakın ilişki olduğunu göstermiştir. Yaşlılıkta fonksiyonlarda azalma ve yetersizlik meydana geldiği için, yaşam boyu düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz alışkanlığı, sağlıklı yaşlanmanın temelini teşkil eder.
Özellikle evde kaldığımız ve hareket alanımızın daraldığı bu günlerde hem fiziksel, hem mental, hem de psikolojik olarak sağlıklı olmanın yolu, egzersiz yapmaktan geçmektedir.
Egzersizin kas kuvvetini, dayanıklılığını, esnekliğini arttırma, kiloyu azaltma ve koruma yanı sıra kardiyovasküler hastalık ve tromboz riskini azaltma, kan yağ ve glikoz düzeylerini düşürme, psikolojik durumu ve uyku kalitesini düzeltme, kemik mineral yoğunluğunu arttırma, bazı kanser tiplerini ve kronik ağrıyı azaltma gibi birçok olumlu etkileri vardır.
Egzersizin faydaları yanında bazı riskleri de bulunmaktadır. Yaştan bağımsız olarak tüm yaş gruplarında kişinin aşırı ve ani yüklenmelerle başlayan hızlı, kontrolsüz egzersiz programları sonrasında oluşabilecek yumuşak doku ve eklem yaralanmaları yanında düşük enerjili veya yüksek enerjili kırıklar olabilir. Ancak bunlar önlenebilir.
Egzersizlere basit seviyeden başlayıp alıştıkça ve egzersiz performansınız geliştikçe, egzersizlerin sayılarını yavaş yavaş artırarak devam etmelisiniz.
Başlangıç seviye egzersizleri çok basit egzersizler olduğu için kalp hastalığı, diyabet veya artrit gibi problemleriniz olsa dahi, güvenle yapılabilir ve herhangi bir probleme yol açmaz.
Egzersizin faydalarını görmek için haftada 3 ila 5 gün ve günde 1-3 kez yapılması yeterli olacaktır. Her ne amaçla olursa olsun egzersizler, sağlık için oldukça faydalıdır.
Sağlınızı korumanız için için kısa süre dahi olsa sürekli egzersiz yapmanın yollarını aramalısınız. Linkini verdiğimiz bu egzersiz programını resimli slayt sunumu ile veya video ile takip edebilirsiniz.
Evde Kalın, Sağlıcakla Kalın…
Covid-19’da Akciğer ve Kardiyak Patoloji: New Orleans’dan İlk Otopsi Serisi
SARS-CoV-2, Amerika Birleşik Devletleri’nde hızla yayılmıştır ve ciddi morbidite ve mortaliteye neden olmakla birlikte, ciddi hastalık vakalarının histopatolojik temeli henüz ayrıntılı olarak incelenmemiştir.
Geçen yüzyıl boyunca, otopsi çok sayıda hastalık sürecini anlamamıza önemli katkıda bulunmuştur, ancak çeşitli nedenlerden ötürü, SARS CoV-2 ile ilgili ölümleri takiben otopsi raporları şimdiye kadar dünya çapında sınırlı kalmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ilk otopsi serisindeki ilgili kardiyopulmoner bulguları rapor edilmekte, ölüm nedeni SARS-CoV-2 enfeksiyonu.
Bu vakalar, bu hastalarda ciddi hastalığa ve dekompansasyona potansiyel olarak katkıda bulunan anahtar patolojik durumları tanımlar.
Akciğer ve Kalpte Kaba İnceleme
Otopsi sırasında akciğerlerin kaba incelemesi trakeaların normal kalibreli ve hafif eritemli olduğunu ortaya koydu.
Tüm akciğerler ağırdı, sol 680g ila 1030g arasında değişiyordu, normal (583 +/- 216); sağ 800 g ila 1050 g arasında, normal (663 +/- 239).
Sağ tarafta önceden parsiyel lobektomisi olan bir kişi dışında, olağan loblar ve çatlaklar vardı.
Akciğerlerin her birinin hilumundaki pulmoner arterlerde tromboemboli yoktu.
Akciğerlerin her birinin parankiması ARDS’nin klinik tanısı ile uyumlu olarak yaygın bir şekilde ödemli ve sağlamdı.
Özellikle, fokal sınırlama ile koyu renkli kanama bölgeleri, ölenlerden biri dışındaki tüm akciğerlerde periferik parankim boyunca tanımlanabilir.
Bazı durumlarda, periferik parankim bölümlerinde küçük, sağlam trombüs mevcuttu.
Sadece immünosupresyondaki hastada fokal konsolidasyon vardı – akciğerlerin geri kalanı lober infiltrat, apse veya kesin brüt inflamatuar süreç kanıtı göstermedi.
Kalbin muayenesi,
Kalplerin boyutu 430g ila 550g arasında değişmektedir (normal: 365g +/- 71).
En önemli brüt bulgular kardiyomegali ve sağ ventrikül dilatasyonu idi.
Bir durumda, sağ ventrikül boşluğunun çapı 3.6 cm, sol ventrikül en büyük çapta 3.4 cm ölçüldüğü masif dilatasyon görülebilir.
Miyokardın kesik yüzeyi sağlam, kırmızı-kahverengiydi ve tüm olgularda önemli lezyonlar içermedi ve koroner arterlerde belirgin darlık veya akut trombüs oluşumu görülmedi.
Makalenin orjinalini indirmek ve okumak için tıklayınız.
Akciğer Kapasitenizi Egzersizle Geliştirin
Çin’de ortaya çıkan ve bütün Dünyayı etkisi altına alan korona pandemisinin en büyük zararı akciğerlere verdiğini hepimiz bilmekteyiz. Bu pandemiye karşı korunmanın en önemli yolu sosyal izolasyondur. Ancak herhangi bir sebeple bu virüsle enfekte olan kişilerde akciğerlerin sağlıklı olması, solunum kapasitelerinin yüksek olması büyük önem arz etmektedir. Nitekim uzmanlar sigara kullanıcılarının yani akciğer kapasitesi kötü olanların bu hastalıktan 2-3 kat daha fazla etkilendiklerini belirtmektedir. Bu nedenle hastalanmadan önce bir tedbir olarak; hastalandıktan sonra ise akciğerlerimizin işlevlerini düzgün bir şekilde yerine getirebilmesi için göğüs fizyoterapisi uygulanması gerekmektedir.
Yeni Koronavirüs kaynaklı COVID-19 enfeksiyonunun hastalarda farklı klinik görünümleri bulunmaktadır. Hafif seyreden olgular % 80’ini oluşturmaktadır. Hastaların % 15’inde hastaneye yatışı gerektiren viral pnömoni (zatürre) gelişmektedir. % 5’inde ise ağır viral pnömoni, akut solunum sıkıntısı sendromu, sepsis, septik şok ve çoklu organ yetmezliği nedeni ile yoğun bakıma yatışı, entubasyonu ve mekanik ventilasyon uygulamasını gerektirmektedir. Burada en önemli olan nokta, Türkiye Fizyoterapistler Derneği’nin de önerdiği üzere hafif, orta veya şiddetli COVID-19 enfeksiyonu olan olgularda solunum fizyoterapisi (solunum işini artırdığından ve kan gazlarında bozulmaya neden olduğundan) önerilmemektedir. Bu dönemlerde solunumla ilgili en etkili uygulama hastalara hastalıkla ilgili eğitim ve sigara bırakma eğitimi verilmesi olabilir.
Yukarıda da belirtildiği üzere hastalanmadan önce bir tedbir olarak; hastalandıktan sonra ise akciğerlerimizin işlevlerini düzgün bir şekilde yerine getirebilmesi için göğüs fizyoterapisi ve solunum egzersizleri uygulanmalıdır. Göğüs fizyoterapisinin bu dönemlerdeki amacı; solunum kapasitesini arttırmak, solunum kaslarını güçlendirmek ve akciğerlerde biriken balgamı uzaklaştırarak daha rahat nefes alınmasını sağlamaktır.
Bu bağlamda yapılacak olan egzersizler aşağıda özetlenmiştir;
COVID-19 enfeksiyonu sonrası akciğerlerinde sıvı biriken hastalarda ise bu sıvıları ve balgamı akciğerlerden uzaklaştırmak için bu egzersizlere ek olarak postüral drenaj ve bazı fizyoterapi cihazları da kullanılabilmektedir.
Ayrıca bu hastalara fizyoterapist tarafından aerobik ve dirençli egzersizlerden oluşan egzersiz eğitimi verilmesi gerekmektedir.
AVIGAN (Favipiravir)
Makalenin orjinalini indirmek ve okumak için tıklayınız.