Kategori arşivi Projeler

Deneysel Overektomi (Uygulamalı Gösterim)!!!

Menopoz

Menopoz kadın yaşam döngüsünde üreme yeteneğinin sona ermesi olarak tanımlanabilen ve aslında bir tür östrojen yoksunluk sendromu olarak ta tanımlanabilen bir fizyolojik süreçtir. Bu durum kişiyi özellikle sağlık sorunları yönünden temel olarak etkiler. Birlikte yaşamaya alıştığınız biri (östrojen) bir anda sizi terkediyor diye düşünebilirsiniz.

Kadınlarda, menopozdan sonra kardiyovasküler hastalıkların görülme riski belirgin olarak artmaktadır. Bu hastalıklara bağlı ölümler, jinekolojik kanserlere bağlı ölümlerden daha fazladır. Sigara içme, hipertansiyon ve kolesterol düzeyinin yükselmesi, kardiyovasküler hastalıklar açısından önemli risk faktörlerini oluşturmaktadır.

Bunların başında gelen en önemli sağlık sorunu ise Osteoporozdur. Osteoporoz, düşük kemik kitlesi ve kemiğin
mikroyapısal bozulması ile karakterize, kemik kırılganlığında artış ve buna bağlı olarak kırığa yatkınlıkla sonuçlanan sistemik bir iskelet hastalığıdır.

Esas konumuza dönersek, kadınlarda menopoz modelini oluşturabilmek ve sonrasında (östrojen yokluğunda) meydana gelen patolojileri araştırabilmek için bu deneysel yöntem kullanılmaktadır.

Bunun için fertil dönemdeki sıçanların overleri çıkarılarak  90 günlük iyileşme sürecinde menopoz tablosunun oturması beklenir.

Artık elinizde menopoza girmiş sıçanlar vardır. Bu sıçanlar üzerinde insanların yaşadıkları menopoz komplikasyonlarından hangisini isterseniz tanı ya da tedavi amaçlı uygulamanızı yapabilirsiniz.

Bu işlemle ilgili uygulamalı videomuzu izlemek için lütfen tıklayınız.

Elektrik Alan ve Sağlığımız

Elektrik Alan ve Sağlığımız

Elektriksel olaylar çevredeki canlılara ve cansızlara (örneğin; elektriksel cihazlara) etki etmektedirler.  Elektriksel alanlar;

  • Elektrik alan,
  • Manyetik alan
  • Elektromanyetik alan diye üçe ayrılır.

Bu elektriksel alanlar; elektrik enerjisi üretildiğinde, enerji iletim hatlarından veya kablolardan veya havadan gönderildiğinde veya dağıtıldığında veya elektriksel aletlerde kullanıldığında oluşurlar. Elektrik enerjisinin kullanımı, modern yaşantımızın tamamlayan bir parçası olduğundan bu alanlar her yerde vardır.

Bu konuda deneysel bir araştırma yürüttüğümüz çalışmayı ekibimiz ile sonlandırdık.

Çalışma sonunda elde edeceğimiz verileri sizinle paylaşacağım.

Lakin şimdiden söylemekte yarar var ve sonuçlar üzerinde çok konuşup tartışacağımız kesin gibi.

Görüşmek üzere…

SOLUNUM OKULU (SİGARA VE KOAH)

Alınan tüm önlemler ve bilgilendirmelere rağmen sigaraya başlama yaşı giderek düşmektedir. Sigara tiryakiliği, en öldürücü toplumsal zehirlenme olayıdır. Ölüm, sigara yüzünden oluşan hastalıklar sonucu meydana gelir. İnsanları sigaraya bağımlı hale getiren madde ise nikotindir. Nikotin, kalp atışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kanın pıhtılaşma riskini artırır.

Sigara dumanındaki karbon monoksit gazı, kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltır, dokular yeterince oksijen alamadığından egzersizde çabuk yorulma ortaya çıkar. Her sigarada vücut için zehirli, tahriş edici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı 4000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Sigara dumanına maruz kalmak kalp hastalığı riskini % 25-30’a kadar, akciğer kanseri riskini % 20-30’a kadar artırmaktadır. Sigara; Akciğer kanseri ölümlerinin % 90’ından, tüm kanser ölümlerinin % 30’undan sorumludur. Sigara içmeyen ancak dumanına maruz kalanlarda akciğer kanseri riski 3 kat artmıştır. Sigara içenlerde akciğer kanseri dışında ağız, dil, dudak, gırtlak, yemek borusu, pankreas,  mesane, bobrek, prostat ve rahim ağzı kanseri riski 30 kat artmıştır. Sigara içilmesinin vücuttaki zararlı etkileri ise; mide kanseri ve mide ülseri, kemiklerde erime, damarlarda tıkanma, ciltte kırışıklıklar, parmaklarda sararma, kısırlık, çocuk düşürme, sağlıksız bebek doğurma, cinsel güç kaybı, kronik baş ağrısı ve diş eti hastalıklarına neden olmaktadır. Neden sigara içiyoruzun cevabı ise; tütün içerisindeki nikotin psikositümülan bir maddedir ve keyif verici etki de nikotine bağlıdır. Bağımlılık ortaya çıkarma özelliği açısından eroin, kokain ve alkolden hiç farkı yoktur. Sigarayı ilk kez deneyen her üç kişiden biri tek bir sigara ile bağımlı hale gelmektedir. İçilen ilk sigara henüz nikotinin etkileri bilinmediği için bu davranış nikotinin etkilerinden değil tamamen sosyal değerlerden dolayıdır. Dünyada toplam olarak 1.3 milyar kişi sigara içmektedir. Bu sayının en büyük bölümü Çin, Hindistan ve Endonezya’da bulunmaktadır. Dünyada sigara içenlerin üçte ikisi, Türkiye’nin de aralarında olduğu 10 ülkede yaşamaktadır. Türkiye’de 18 yaş ve üzeri sigara içme sıklığı %32,1’dir. Meslek grupları arasında öğretmenlerin sigara içme sıklığı ülke genelinde yapılan araştırmalara göre %32 ile %42.7 arasındadır. Adolesanlar arasında sigara kullanımı konusunda yapılan çeşitli çalışmalarda değişik yaşlarda sigara kullanım sıklığı erkeklerde %1.1 ile 52.4 arasında, kızlarda ise % 0.7 ile 21.1 arasında bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; Dünya’da en büyük sağlık sorunu sigaradır. Sigara bağımlılığı bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. Önlenebilir en önemli hastalık ve ölüm etkeni sigaradır. Bu nedenle toplumsal bilinci öncelikle öğretmenlerimize ve rol model olarak onların öğrencilerine katkı sağlayacağını düşünüyoruz.

Projemiz kapsamında milli eğitime bağlı okullarda ortaokul ve lise seviyesinde görevli 5 grupta toplam 250  öğretmene solunum okulunda eğitim verilmiştir. Proje sonunda katılan öğretmenlerimize sertifika verilerek, sigara konusundaki farkındalıklarını öğrencilerine aktarmaları istenmiştir.

Proje kapsamında bir çok disiplinden Öğretim Üyesi arkadaşlarım destek vermiştir. Burada hepsine tekrar teşekkür ediyorum.

Projemiz medya da da geniş yer bulmuştur. Bununla ilgili haberleri buradan okuyabilirsiniz.

Çağımızın gerçeği; Elektromanyetik Radyasyon

Günümüzdeki tüm teknolojik gelişmeler insanoğlunun son 100 yılına dayanmaktadır. Birçok görüntüleme ve analiz yöntemlerinin hayatımıza girmesi ile artık makrodan mikro düzeye inebildik. Bu da gün geçmiyor ki yeni buluşlara kapı aralamasın. Burada uzun yıllardır araştırma yaptığım elektromanyetik radyasyon ve etkilerini paylaşmak istiyorum. Çünkü yapılan araştırmalar insan sağılığı üzerindeki etkilerinin hiçte iyi olmadığı yönünde.

Günümüzde herkes elektrikli ev aletleri, cep telefonu, kablosuz internet kullanıyor ve bunlar hayatımızın merkezine yerleşmiş durumda. Kullanım konusuna itirazım yok ama nasıl güvenli kullanabiliriz sormamız gereken soru bu bence. SAR (Bağıl Soğurulma Hızı) değerini duymuş muydunuz? İnsan vücudu soğurulma karakteristiği dikkate alındığında, EM frekans bandı üç alt bölgeye ayrılabilir. 1. 30 MHz’den daha küçük alt rezonans bölgesinde insan gövdesi için yüzey soğurma belirgindir, fakat boyun ve bacaklarda enerji soğurulması hızla artar. 2. Tüm vücut için 30–300 MHz rezonans bölgesinde ve hatta vücudun bir kısmının rezonansı için daha yüksek frekanslarda, özellikle kafa için, çok dikkatli olunmalıdır. 3. 400 MHz’den 3 GHz’e kadar olan aralıkta ısı etkisi mevcuttur. Bu bölgede özellikle 100 W/m2’lik güç yoğunluğunda bölgesel enerji soğurulması beklenebilir. Frekans arttıkça soğurulan enerji azalır ve ısıtma etkisi artar, örneğin 915 MHz’de çalışırken birkaç kaç santimetre ve 2.45 GHz’de ise birkaç milimetre olmaktadır. Burada asıl olan etki genellikle oksidatif stres ve ısı artışı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da maruz kalınan süre ve uzaklığa bağlı olarak ta değişmektedir. Bunun için yapılabilecek bazı önlemleri hayatımıza sokabiliriz.
  1. Cep telefonlarını kullanmadığınız zamanlarda üzerinizde taşımak yerine sesini duyabileceğiniz bir uzaklığa bırakın.
  2. Evinizde kablosuz ağ kullanıyorsanız yatarken mutlaka modemi kapatın.
  3. Evinizdeki modem en az kullandığınız ve yatak odası ile çocuk odasına en uzak olan yere yerleştirin.
  4. Cep telefonlarınızın çalıştığı 90 MHz veya 1800 MHz bandında sürekli sinyal alışverişi olduğu için yatarken lütfen kapatın veya uçak moduna alın.
  5. Cep telefonlarında bulunan 3G/4G ağları da cep telefonu sinyallerine ek olarak 2100 MHz bandında veri alışverişi sağladığı için lütfen uyurken uçak moduna alın.
  6. Ayrıca özellikle erkek ve dişi cinsiyet için dizüstü bilgisayarları diz üzerinde üreme organlarına yakın olarak kablosuz ağa bağlanıp uzun saatler çalışmayın.
Bütün bu verilerle ilgili bilimsel çalışmalarıma göz atmak isterseniz buradan okuyabilirsiniz.