Kategori arşivi Sağlık-Medya

Yeterince Derin Uyku Almamak Demans Gelişme Riskini Artırabilir

Araştırmacılar, dünyada her üç saniyede bir kişinin demans hastalığına yakalandığını tahmin ediyor.
Yetersiz uyku demans için değiştirilebilir bir risk faktörüdür.
Yeni bir araştırma, 60 yaş üstü kişilerde her yıl derin uykuda yüzde 1’lik bir azalmanın, demans gelişme riskinde yüzde 27’lik bir artışa eşit olduğunu söylüyor.
Şu anda dünya çapında demansla yaşayan 55 milyondan fazla insan var ve araştırmacılar, dünyada her üç saniyede bir kişinin demans geliştirdiğini tahmin ediyor.

Demans hastalarının sayısının 2050 yılına kadar yaklaşık 153 milyona ulaşması beklendiğinden araştırmacılar, kişinin bu nörolojik hastalığa yakalanma riskini azaltmanın çaresi araştırılıyor.

Pek çok araştırmacı yetersiz uykunun demans için değiştirilebilir bir risk faktörü olduğuna inanıyor.

Şimdi, yeni bir çalışma, 60 yaşın üzerindeki kişiler için her yıl derin uykuda (yavaş dalga uykusu da denir) %1 kadar az bir azalmanın, demans gelişme riskinin %27 arttığına eşit olduğunu bularak daha fazla kanıt sağlıyor.

Uyku, yaşlanma ve demans riski arasındaki bağlantı

Demansı kalıcı olarak durdurmak veya tersine çevirmek için elimizde hazır herhangi bir iyileştirici tedavi bulunmadığından, demansın ilk etapta nasıl önlenebileceğini anlamak gerekiyor.  Uykunun yaşlanmayla nasıl değiştiğini ve yaşlanmayla birlikte uykudaki değişikliklerin demans riskiyle ilişkili olup olmadığını açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Azalan derin uyku demans riskini artırıyor

Kaliteli uyku sağlığın birçok yönü için önemlidir, ancak yetersiz uyku aslında demans risk faktörü olarak düşünülmemektedir. Bu bulgular, yetişkinlerin sağlıklı bir yaşam tarzının parçası olarak iyi uykuya öncelik verme ihtiyacını daha da güçlendirmektedir.  İnsanlar programlarına fiziksel aktiviteyi sığdırmak için zaman ayırdıkları gibi, yeterli kalite ve sürede uykuya da zaman ayırmalıdırlar.

Derin uyku nedir?

Çoğu yetişkinin her gece yedi ila dokuz saat arasında uyumaktadır. Vücudun uyku sırasında geçirdiği dört ana döngü vardır; üç REM olmayan (hızlı göz hareketi) uyku döngüsü ve bir REM uykusu döngüsü.

REM dışı ilk iki döngü, vücut uykuya dalmaya başladığında meydana gelir.

REM dışı üçüncü döngü derin uyku olarak bilinir. Bu, REM dışı üç döngüden en uzun olanıdır. Bu sırada vücudun kalp atış hızı ve nefes alması yavaşlar ve beyin dalgaları yavaşlayıp büyür.

Derin uyku döngüsü sırasında uyanmak normalde çok zordur.

Derin uyku sırasında vücut enerjisini yeniler, hücreleri yeniler, her türlü doku tamiri gerçekleşir

Geçmiş çalışmalar ayrıca derin uykunun vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olduğunu gösteriyor. Ayrıca anıların geliştirilmesine ve saklanmasına, bilişsel işlevlere ve verimli öğrenmeye yardımcı olarak beyni sağlıklı tutmada da önemli bir rol oynamaktadır.

Derin uyku neden demansı etkiler?

Derin uyku beyni sağlıklı tutmada önemli bir rol oynadığından, yeterince uyumamak kişinin Alzheimer hastalığı da dahil olmak üzere demans gibi beyinle ilgili hastalıklara yakalanma riskini artırabilir.

Nisan 2021’de yayınlanan bir araştırma, her gece altı saat veya daha az uyuyan 50’li ve 60’lı yaşlarındaki kişilerin, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde demans gelişme riskinin daha yüksek olduğunu buldu.

Haziran 2021’de yayınlanan araştırma, derin uykunun Alzheimer hastalığına bağlı beyindeki toksik proteinlerin temizlenmesine yardımcı olabileceğini gösterdi.

Mayıs 2023’te yayınlanan bir çalışma, beyinde yüksek miktarda beta-amiloid bulunan yaşlı kişilerde derin uykunun hafıza kaybına karşı korunmaya yardımcı olabileceğini gösteren kanıtlar sağladı. Bu protein Alzheimer hastalığının gelişmesinde ana itici faktör olarak kabul edilmektedir.

Daha iyi uyku için ipuçları

İnsanların demans riskini azaltmak için nasıl yeterince uyuyabileceklerine odaklanırsak, burada alışkanlıklara ve davranışsal stratejilere bakmak gerekmektedir.

Ayrıca uyku hapı kullanımında  dikkatli olunması  gerekmektedir.

“Maalesef iyi bir gece uykusu çekmenin kısabir yolu yoktur. Olması gerektiği şekiilde ve zaman diliminde olması gerekmektedir.

Geleneksel sakinleştiriciler uykunun kalitesini veya miktarını artırmaz, buna derin uyku miktarını da iyileştirmezler. Uyku hapları gibi ilaçlar beyin üzerinde bir miktar oyun oynayabilir, sedasyonun iyi uyuduğunuz anlamına geldiğini düşünürken aslında veriler toplam uykunun kalitesini veya süresini belirli bir sürenin ötesinde artırmadıklarını göstermektedir.

Bu nedenle uyku hijyeni en başta alışılması gereken bir davranıştır.

HASUDER 6 Şubat Depremleri Hatay İli Saha Raporu

AMAÇ

Bu raporun amacı, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ili Pazarcık merkezli 7,7 ve Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde meydana gelen iki depremin sonucunda en çok can kaybına ve yıkıma yol açtığı öngörülen Hatay’da, depreme hazırlık ve yanıt verme düzeyinin saptanması ile hem müdahale hem de toparlanma evresi için halk sağlığı izdüşümüyle öneriler geliştirilerek yerel ve merkezi yönetimlere sunulmasıdır.

YÖNTEM

Bu çalışma, altı gün saha çalışması ve üç gün de raporlama olacak şekilde toplam dokuz gün olarak planlanmıştır. Ziyaret, Hatay’ın depremden en çok etkilenen ilçeleri olan Antakya ve Defne merkez ilçeleri ile Belen, Samandağ, Kırıkhan, Arsuz, Dörtyol ve İskenderun ilçelerinde yapılmıştır. Dördü profesör, biri uzman ve biri de araştırma görevlisi ünvanlı altı hekim (Halk Sağlığı Uzmanı/Doktoru/Asistanı) sahada aşağıdaki yöntemleri kullanarak çalışmayı gerçekleştirmişlerdir.
1. Veri, bilgi ve araştırma kaynaklarına erişim: Ziyaret öncesi dönemde gerçekleştirilmiştir.
a. Bölgeye ilişkin demografik, sosyo-ekonomik ve sağlık düzeyi verileri,
b. Bölgenin afet riski ve planlanan müdahaleler ile ilgili mevcut raporları (TAMP, İRAP)
c. 1999 Marmara Depremi başta olmak üzere ulusal ya da uluslararası yayınlar
2. Yerinde gözlem: (gerçekleşme sırası ile)
a. Arsuz, depremzedeler ile görüşmeler
a. Antakya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Afet Koordinasyon Merkezi, Sağlık Hizmet Birimi, İSKİ Ekipleri Çalışma Konteynerleri
b. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Kampüsü, Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Üniversite Hastanesi
c. Sağlık Bakanlığı Hatay Eğitim Araştırma Hastanesi (EAH) içerisinde oluşturulan Sağlık Bakanlığı Afet Koordinasyon Merkezi ve Sahra Hastanesi
d. Samandağ 112 İstasyonu

Samandağ Devlet Hastanesi
f. Samandağ Nilüfer Belediyesi Konteyner Kent Alanı ve Aşevi
g. Kırıkhan Afet Koordinasyon Merkezi ve Spor Tesisi Çadır Kamp Alanı
h. Hatay Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (HATSU) bünyesindeki;
o Küçükdalyan-Narlıca Membran Biyoreaktör Teknolojili Atıksu Arıtma Tesisi
o İçme Suyu Kuyusu
i. AFAD Koordinasyon Merkezi
j. Defne, Türk Tabipleri Birliği (TTB Koordinasyon Merkezi), CHP Yardım Çadırı, TİP Koordinasyon Merkezi
k. Dörtyol Devlet hastanesi
l. Adana Tabip Odası
3. Kilit kişiler ile görüşmeler:
a. Kamu ve yerel yönetimler kriz merkezlerinin ziyaretler edilmiş, yetkililer ve görevliler görüşülmüştür. (karşılaşma sırası ile)
i. MKÜ Tıp Fakültesi
1. Dekanı Prof. Dr. Yusuf Önlen
2. Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Cahit Özer
3. Dekan Yardımcısı Prof. Dr. M. Murat Çelik
4. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Erdem
ii. Sağlık Bakanlığı
1. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdür Yardımcısı Uz. Dr. Bekir Keskinkılıç
2. Sağlık Bakanlığı Birinci Basamak Saha Koordinatörü: Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Tütün Daire Başkanı Dr. Sertaç Polat
3. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Emre Güner
4. Hatay EAH Koordinatör Başhekimi (Bağcılar EAH Başhekimi) Doç. Dr. Ozan Beytemür
5. Samandağ İlçe Sağlık Müdürü Dr. Fırat Yılmaz
7
6. Samandağ Devlet Hastanesi Koordinatör Başhekimi (Eyüp DH Başhekimi) Dr. Hasan Karaman
iii. Hatay Büyükşehir Belediyesi
1. Belediye Başkanı Lütfi Savaş
2. HATSU Genel Müdür Yardımcısı Hüsna Karayazgan
3. HATSU İşletmeler Müdürü Fatma Öncü Dönmez
iv. Nilüfer Belediyesi
1. Belediye Başkan Yardımcısı Zafer Yıldız
v. Türk Tabipleri Birliği
1. TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Onur Naci Karahancı
vi. Adana Tabip Odası
1. Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Selahattin Menteş
2. TTB Merkez Konseyi 2.Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten
3. Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Nureddin Özdener
4. Prof. Dr. Gülşah Seydaoğlu
Not: Antakya Belediyesi: Belediye başkanı ile ilk randevuya bölgenin ulaşım koşulları nedeni ile zamanında gidilememiş ve ertesi gün de Sayın Başkanın sağlık sorunları nedeni ile Adana’ya gittiği öğrenilmiştir.
b. Geçici yerleşim yerleri, şehir merkezi, ilçeler ve kırsal alanda depremin hasar yarattığı bölgelerdeki vatandaşlarla görüşülmüştür.
c. Geçici yerleşim yerleri, şehir merkezi ve ilçelerde depremin hasar yarattığı bölgelerdeki hizmet veren yerel ya da dışarıdan gelen başta sağlık personeli olmak üzere görev başındaki çalışanlar ile görüşülmüştür.
i. Ziyaret planı bölgedeki halk sağlığı uzmanları ile paylaşılmış ve her gün nerde ve saat kaçta olunacağı iletilmiştir. Bu yöntemle, bir halk sağlığı uzmanı ile yüz yüze, üç uzman ile telefonla görüşülmüş, diğerleri ile WhatsApp üzerinden mesajlaşılmıştır.
d. Yörede bulunan ve saha çalışmasında karşılaşılan siyasi parti temsilcileri (karşılaşma sırası ile)
i. Selin Sayek Böke, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Sekreteri
ii. Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
8
iii. Barış Atay, Türkiye İşçi Partisi (TİP) 27. Dönem Milletvekili
4. Bölgenin ekip tarafından hazırlanan genel olarak bir kontrol listesi ile değerlendirilmesi
5. Çalışma döneminde farklı kurum ve kuruluşlar tarafından yayımlanan rapor ve basın açıklamalarının izlenmesi

 

Rapoun tamamını okumak ve indirmek için tıklayınız.

 

Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Türkiye’nin güneydoğusunda 6 Şubat 2023’te meydana gelen ve 10 ili etkileyen iki büyük deprem sonrası hayatta kalan depremzedelerin yiyecek, içecek, barınma ihtiyaçlarının yanında temel sağlık hizmetlerine erişimleri kritik öneme sahiptir. Yapılan ve planlanan müdahalelerin, fiziksel yaralanmalar, ilerleyen süreçte karşılaşılabilecek bulaşıcı hastalıklar ve solunum yolu hastalıklarıyla birlikte ruh sağlığı ve psikososyal desteği kapsaması gerekmektedir. 

Acil durumlarla karşılaşan kişilerde beklenen ruhsal sorunlardan biri travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)’dur. TSSB, genellikle savaş, doğal afet vb diğer olaylarda şiddetli stres faktörlerine maruz kalmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan, karmaşık bir psikolojik ve fiziksel temeli olan klinik bir tablodur. Dolayısıyla bireylerde hem psikolojik hem de fiziksel bozukluklar olabilmektedir. TSSB’nin yaygınlığı travmanın doğası, maruz kalma yoğunluğu ve travma sonrası sosyal desteğin boyutuna göre bölgeler arasında değişmektedir.

  • Çocukların ve ergenlerin yetişkinlere kıyasla daha ciddi bir risk altında oldukları belirtilmektedir.

TSSB, DSM-5’te ‘Travma ve Stresle İlişkili Bozukluklar’ kategorisinde  yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD-11), semptomları üç ana başlıkta gruplamaktadır:

  • Travmatik olayın sürekli olarak yeniden yaşanması
  • Travmatik hatırlatıcılardan kaçınma
  • Devamlı uyarılmışlık hali

Aşırı stres faktörlerine maruz kaldıktan sonra birkaç hafta devam eden her gruptan en az bir semptom olması tanıya götürmektedir. TSSB semptomlarının yaklaşık yarısı 3 aydan fazla sürmekte ve kronik bir hastalığa dönüşmektedir. Kronik TSSB önemli bir hastalık yüküne, sosyal ve mesleki yaralanmalara neden olmaktadır. TSSB’ye genellikle depresyon, madde kullanımı, bilişsel bozulma, fiziksel hastalıklar gibi ek sağlık sorunları eşlik edebilmektedir. Tedavi seçenekleri psikolojik ve farmakolojik müdahaleler altında kategorize edilmektedir. Tanı ve tedavi süreçleri ilgili uzmanlarca yönetilmelidir.

Afet bölgesinde TSSB’ye yönelik müdahaleler için öneriler aşağıda sıralanmıştır:

  • TSSB yönünden risk altında bulunan kişiler belirlenmeli, önleyici ve uzun vadeli ruh sağlığı müdahaleleri tasarlanarak uygulanmalıdır.
  • Ruh sağlığı bozukluklarına yönelik klinik bakım, psikiyatri hemşireleri, psikologlar veya psikiyatristler gibi ruh sağlığı uzmanları tarafından veya onların gözetiminde sağlanmalıdır.
  • Ruhsal bozuklukları olan incinebilir kişilerle, üyelerin sorunları işbirliği içinde çözdüğü ve acil durum yardımı gibi faaliyetlere katıldığı gruplar kurarak, topluluğun kendi kendine yardımı ve sosyal desteği güçlendirilmelidir.
  • Zarar gören kişilere yönelik psikolojik müdahaleler  (problem çözme yaklaşımları, grup terapileri, bilişsel-davranışçı terapi ilkelerine dayalı müdahaleler gibi) uzmanlar veya sağlık alanında ve sosyal sektörlerdeki eğitimli toplum çalışanları tarafından sunulmalıdır.
  •  Ruh sağlığı uzmanları, genel sağlık hizmeti sağlayıcıları, toplum temelli destek ve diğer hizmetler (örneğin okullar, sosyal hizmetler ve yiyecek, su ve barınma/barınak sağlayanlar gibi acil yardım hizmetleri) arasında bağlantılar ve yönlendirme mekanizmaları  kurulmalıdır
  • Depremzedeler için uzun vadede ruh sağlığı sürveyansı ve tıbbi araştırmalar planlanmalıdır.

Kaynaklar

  1. Miao, X. R., Chen, Q. B., Wei, K., Tao, K. M., & Lu, Z. J. (2018). Posttraumatic stress disorder: from diagnosis to prevention. Military Medical Research, 5(1), 1-7.
  2. Lu, B., Zeng, W., Li, Z., & Wen, J. (2021). Risk factors of post-traumatic stress disorder 10 years after
  3. Silwal, S., Chudal, R., Dybdahl, R., Sillanmäki, L., Lien, L., & Sourander, A. (2021). Post-traumatic stress and depressive symptoms among adolescents after the 2015 earthquake in Nepal: A longitudinal study. Child Psychiatry & Human Development, 1-10. Wenchuan earthquake: a population-based case–control study. Epidemiology and psychiatric sciences, 30, e25.
  4. Infographic: Post-traumatic stress disorder. Erişim adresi:https://vitalrecord.tamhsc.edu/infographic-post-traumatic-stress-disorder/
  5. WHO. (2022). Mental health in emergencies. Erişim adresi:https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/mental-health-in-emergencies

Uzm. Dr. Defne KALAYCI

İş ve meslek hastalıkları polikliniği

Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Monkeypox Virüsü Hastalığı (Maymun Çiçeği) Rehberi

GENEL BİLGİ

Monkeypox (Maymun Çiçeği Hastalığı)’a, Poxviridae ailesindeki Orthopoxvirus cinsinin bir üyesi olan maymun çiçeği virüsü neden olur. Orthopoxvirus cinsinin diğer üyeleri Camelpox, Cowpox, Variola gibi diğer canlı türlerinde de görülebilen zoonotik virüslerdir. Variola genel olarak bilinen ismi ile çiçek hastalığı etkin aşılama ile dünya üzerinden 1980 yılında eradike edilmiştir.

Monkeypox, öncelikle Orta ve Batı Afrika’nın tropikal yağmur ormanlarında endemik olarak görülen ve zaman zaman dünyanın diğer bölgelerine buradan kaynaklı olarak yayılan, az sayıda görülen viral bir zoonotik hastalıktır.

Monkeypox klinik olarak, ateş, halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı, kızarıklık semptomları ve şişmiş lenf nodları ile kendini gösterir ve bir dizi tıbbi komplikasyona neden olabilir.

Monkeypox, genellikle 2-4 hafta süren semptomları olan kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır. Ağır vakalar ortaya çıkabilmektedir. Son zamanlarda Orta Afrika’daki vakalarda fatalite hızı en yüksek değer olarak %10, Batı Afrika’da %1, hastalığın nadir olarak görüldüğü diğer coğrafi alanlarda %1’in altındadır.

Maymun çiçeği hastalığının klinik görünümü (döküntüler), 1980 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından dünya çapında eradike edildiği ilan edilen çiçek hastalığına benzer. Maymun çiçeği, çiçek hastalığından daha az bulaşıcıdır ve daha az ciddi hastalığa neden olur. Çiçek hastalığına karşı kullanılan aşılar, maymun çiçeği hastalığına karşı da koruma sağlamaktadır. Çiçek hastalığının tedavisi için geliştirilen bir antiviral ajan, maymun çiçeği tedavisi için de ruhsatlandırılmıştır.

Rehberi okumak ve indirmek için tıklayınız.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ İÇİN: ”AROMATERAPİ”

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı (ABD) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Saygın, uyku bozuklukları başta olmak üzere sağlıklı beslenme ve egzersiz alanlarında yüzde 100 saf ve doğal uçucu yağlar ile ”Aramoterapi” üzerine çalıştığını anlatıyor.

-ISPARTA ITRÎ- TIBBİ VE AROMATİK BİTKİ CENNETİ
Doç. Dr. Saygın: ”Isparta Rosa Damescana (Yağ Gülü) başta olmak üzere lavanta, zambak, kekik gibi ve çoğunluğu endemik Itrî- Tıbbi ve Aromatik bitki açısından çok zengin bir coğrafyadır. Sağ, doğal ve en üst kalite hammaddeye erişim kolay. Ayrıca bireysel yaşam kalitesi ve toplum sağlığı açısından önemli bir değer üretmek istedik ve bu gaye ile yola çıktık.”

son32 gazetesinde çıkan haberi okumak için tıklayınız.

Covid-19 Erişkin Hasta Tedavisi Rehberi (12 Şubat 2022)

Tedaviye eklenen yeni ilaç

Molnupiravir

Molnupiravirin; tanısı PCR ile doğrulanmış, hafif-orta seyirli, semptomlarının ilk 5 gününde olan ve ağır COVID-19’a ilerleme açısından yüksek riskli aşağıda verilmiş gruplarda yer alan erişkin (≥18 yaş) COVID-19 hastalarında, aşılama durumuna bakılmaksızın kullanılması önerilmektedir.

a. ≥65 yaş olanlar
b. Primer immün yetmezlikler
c. Son 1 yılda kemoterapi almış solid veya hematolojik kanser hastaları
d. Son 6 ayda radyoterapi almış kişiler
e. Solid organ nakli yapılmışlar
f. Kemik iliği nakli yapılmışlar
g. AIDS (CD4<200/mikrolitre olanlar)
h. Son bir yıl içerisinde Rituksimab tedavisi alan ve halen tedavisi devam eden kişiler

Molnupiravir’in kullanım dozu ve süresi, 2x800mg/gün olacak şekilde toplam 5 gündür.
Molnupiravir gebelerde ve çocuklarda kullanılmamalıdır.

Emzirenlerde molnupiravir kullanıldığı sürece ve son dozdan sonra dört gün boyunca emzirmeye
ara verilmelidir.
Molnupiravir <18 yaş olanlarda, hastaneye ağır COVID-19 hastalığı nedeniyle yatırılan hastaların tedavisinde, COVID-19’un önlenmesi için temas öncesi veya temas sonrası profilaksi amacıyla kullanılmamalıdır.
Ek olarak COVID-19’a karşı etkili ilaç bulunması konusunda halen çok fazla sayıda klinik çalışma devam ettiğinden, bu çalışmaların sonuçları da yakından izlenip, virüsün geçirdiği mutasyonlar ve bu mutasyonların klinik bulgulara yansıması da takip edilerek tedavi rehberinde gerektiğinde tekrar güncellemeler yapılacaktır.

 

Rehberi okumak ve indirmek için tıklayınız.

Güncel Dönemde COVID-19 İlişkili İzolasyon ve Karantina Uygulamaları

Hatırlama dozu yapılmış veya son 3 ay içerisinde hastalığı geçirmiş kişiler

 

COVID-19 yakın temaslısı olması halinde karantinaya alınmazlar. Koruyucu önlemlere (maske kullanımı, kişiler arası mesafe, hijyen) uyarak kendi semptomlarını da takip ederek günlük yaşamlarına devam edebilirler. Karantina uygulanmamakla birlikte kısmi risk nedeniyle bu kişiler 10 güne kadar maske ve mesafeye azami dikkat etmelidir. Semptom gelişmesi durumunda semptom geliştiği gün PCR testi yapılır.

Yüksek riskli kişilere (yaşlı bakım evleri, ceza infaz kurumları, immunsupresif hastalar vb. toplu yaşam alanları gibi) bakım verilen alanlarda kalan ve hizmet sunan kişilere bu kural uygulanmaz. Yüksek riskli kişilere hizmet veren kişiler için karantina uygulanmasa bile, 10 gün süreyle riskli gruba hizmet vermemelidir.

Son güncellemeleri okumak ve indirmek için tıklayınız.

Karantina Süresi Güncellemesi

Covid-19 Pandemisi Karantina Süreci

Pozitif vakaların karantina süresi 7 gün olarak belirlenmiştir.

7. günden sonra hafif ya da hiç semptom göstermeyen kişiler için karantina süresi sona erer.

Pozitif vakalar 5. Gün test yaptırmaları durumunda ve test sonucu negatife dönmüş ise karantina süresi sona erer.

Temaslı kişiler son 3 ay içinde hatırlatma dozu aşısını olmuş ya da hastalığı geçirmiş ise karantinaya alınmaz.

Semptom takibi yaparak maske kullanımı ile günlük yaşamına devam eder. Aşısız ya da hatırlatma dozu aşısı üzerinden 3 ay geçmiş temaslı kişiler 7 gün karantinaya alınır.

Semptom takibi yapılır. 5. gün test yaptırıp negatif olan kişiler karantinayı erken sona erdirebilirler.

Covid-19 Erişkin Hasta Tedavisi Rehberi (20 Aralık 2021)

Ayatan Başvuran Hastalar İçin Kapı Triyajı

COVID-19 olası vaka tanımına uymayan ve diğer nedenlerle başvurup, sağlık kuruluşlarında değerlendirilen hastalara uygulanacak olan standart protokollerin, Sağlık Bakanlığının önerdiği standart önlemler alınarak rutin şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

Bu hastalara uygulanacak olan tanı ve tedavi girişimleri öncesinde acil servisler başta olmak üzere tüm kliniklerde ve yataklı servislerde, COVID-19 olmadığına dair konsültasyon notu veya toraks bilgisayarlı tomografisi talep edilmesi uygun değildir. Hem asemptomatik taşıyıcılarda hemde hastalarda PCR testinin negatif olabileceği dikkate alındığında, bir kişinin COVID-19 ile enfekte
olmadığının kesin olarak söylenebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle hasta olmasa bile herkesin COVID-19 bulaştırıcı olabileceği öngörülmelidir.

Kişisel Koruyucu Ekipman Uygun Kullanım Önerileri ve COVID-19 Acil Anestezi Yönetimi rehberleri doğrultusunda önlük, tıbbi maske, gözlük/yüz koruyucu ve eldiven gibi kişisel koruyucu ekipmanlar standart ve bulaş yoluna yönelik önlemler kurallarına uygun olarak kullanılmalı, endikasyonu olan her türlü tıbbi bakım ve müdahale bu hastalara yapılmalıdır.

Değişenler;

Favipiravirle ilgili bilinen az sayıdaki çalışmalar dışında daha güçlü kanıtlar sağlayan çalışmaların sonuçları yeni olarak bildirilmiş ve bu sonuçlara dayanarak favipiravirin COVID-19 tedavisindeki yeri yeniden değerlendirilmiştir.

 

Daha güçlü kanıtlar sağlayan randomize kontrollü çalışmalar, favipiravir kullanımının ayaktan hastaların hastane yatışını veya COVID-19’a bağlı ölümü azaltma açısından standart tedaviye karşı bir üstünlük göstermediğini ortaya koymuştur.

 

Favipiravirle ilgili yapılmış bazı klinik araştırmalarda hastaların semptom sürelerini azaltabileceği bildirildiğinden, bu ilacın, hasta değerlendirilerek hekiminin uygun görmesi halinde kullanılabileceği düşünülmüştür.

OMİCRON VARYANTI

SOLUNUM DERNEĞİ TÜSAD’DAN OMİCRON VARYANTI KONUSUNDA ÖNEMLİ UYARILAR

 

Son 2-3 hafta içerisinde Güney Afrika’nın bazı şehirlerinde vaka sayılarında günlük PCR testi pozitiflik oranında yüzde 1’lerden yüzde 30’a yükselme şeklinde hızlı bir artış gözlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda bu duruma COVID-19’un yeni bir varyantının neden olduğu saptanmış ve bu varyanta Omicron (Nu varyantı, B.1.1.529) adı verilmiştir.

 

DELTA’DAN DAHA BULAŞICI

İlk gözlemler ışığında, bu yeni varyantın delta varyantından daha bulaşıcı özellikte olduğu öngörülerek, virüsün bağışıklık sistemi tarafından oluşturulan SARS-CoV-2’ye özgü antikorlardan kaçma yeteneğinin yüksek olabileceği yönünde görüş bildirilmiştir.

 

AŞILAMA HIZI ARTIRILMALI

Tahminlerden hızlı yayılma potansiyeline sahip Omicron varyantına ülkemizde henüz rastlanmasa da Avrupa’da bazı ülkelerde vakalar tespit edilmiştir. Güney Afrika ve komşu ülkelerine uçuş yasağı ve bu ülkeden gelenlere karantina zorunluluğu gibi bazı önlemler halihazırda alınmış olsa da Omicron varyantının tüm dünyada yeniden hızla yayılma, hatta yeni bir dalgaya yol açabilme ihtimaline karşılık, mevcut kısıtlamaların bu varyantın görüldüğü tüm ülkeleri kapsayacak şekilde genişletilmesini ve yurt içinde virüsün yayılmasını önleyecek, aşılama hızını artıracak tedbirlerin acilen alınmasını öneriyoruz.

 

TEDBİRLERE DEVAM

Varyantın Türkiye’de yayılımın yavaşlaması için koronavirüsle ilgili bilinen tedbirlere uyulmaya devam edilmesi gerekmektedir. Omicron ya da diğer varyantlardan korunmak için başta maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat edilmeye devam edilmelidir. Özellikle kapalı alanlarda ve kalabalıkların toplandığı açık alanlarda tedbirli olunmalıdır. Mevcut aşılar da koruyuculuklarını sürdürdüğü için aşılamaların da hızla devam etmesi ve tam doz aşılamaların tamamlanması çok önemlidir.

 

TÜSAD’DAN OMİCRON VARYANTININ YAYILMASINI GECİKTİRMEK İÇİN ACİL ÖNERİLER

Geçtiğimiz hafta ilk kez Güney Afrika’da izole edilen Nu varyantı (B.1.1.529), dünya genelinde hızla yayılmaya başladı.  Bu varyant, Dünya Sağlık Örgütü tarafından endişe edici varyant türü olarak tanımlandı ve “Omicron” adı verildi. Omicron, “S” spike proteinde 32 farklı mutasyon içeriyor ve COVID-19‘un ilk tanımlanmasında günümüze en kompleks mutasyonlara sahip varyant olarak da tanımlanıyor. Özellikle spike proteindeki mutasyonlar ile kolay ve hızlı bulaşma ve hücreye daha fazla tutunma potansiyeli olabileceği düşünülüyor. Mevcut aşıların etkinliğinde azalma ve antikordan kaçma özelliği taşıdığı öngörülüyor.

Omicron varyantı, öncelikle aşılamanın kıta genelinde yüzde 7 ve altında olduğu Afrika kıtasında rapor edildi. Ortaya çıkışının ardından hızlı bir şekilde Belçika, Almanya, Çekya, İngiltere, İtalya, İsrail, Hong Kong, Güney Afrika, Botsvana, Danimarka, Avusturya ve Avusturalya’dan olgu bazında vakalar bildirilmeye başladı. Dünya çapında aşılama belirli oranlara ulaşmadıkça yeni varyantların oluşumunu engellemek imkânsız gibi görünüyor. Dünya Sağlık Örgütü, pandeminin aşısızların pandemisi olacağını belirtmişti, yeni varyantla salgın seyrine maalesef tekrar başa dönüş oluyor.

İZOLASYON TEDBİRLERİ UYGULANMALI

Bu nedenle dünya genelinde uyarılar ve özellikle Afrika ülkelerine seyahat kısıtlamaları konulmaya başlandı. Güney Afrika deneyiminde hastalığın aşırı yorgunluk ve ateşle ama genelde hafif seyrettiği, tat-koku alma bozukluğunun olmadığı bildirildi. Şu aşamada panik yapmaya gerek yok ama özellikle riskli bölgelerden gelen kişilere havalimanlarına tarama ve izolasyon uygulanmalıdır. Delta varyantı iki ay içine dünya çapında ve ülkemizde yaygınlaşmıştı.

AŞILAMADA ÜÇÜNCÜ DOZ TAMAMLANMALI

Kış aylarına girdiğimiz ve özellikle Avrupa, Almanya, İngiltere ve Rusya’da çok hızlı vaka artışının yaşandığı bugünlerde ülkemize Omicron varyantının yaygınlaşmasını geciktirmek için alınacak önlemler konusundaki önerilerimiz şunlardır:

  • Yurt dışından gelişlerde tarama ve izolasyon önlemlerinin düzenlenmesi,
  • Kapalı alanlarda etkili maske kullanımı ve mesafeye dikkat edilmesi,
  • Aşıların tam doza tamamlanması.


Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği